İngiltere’de yapılan seçimin sonuçları açıklanırken yorumlar da arka arkaya geliyor. Ancak bundan önce bu noktaya nasıl gelindiğini kısaca hatırlayalım;
May İngiltere’deki referandum öncesinde Brexit kampanyasını yürütmüş, 23 Haziran’daki referandumda ayrılma kararı çıkınca başbakanlık görevini David Cameron’dan devralmıştı. Başbakan Theresa May 29 Mart’ta Lizbon Antlaşmasının 50’inci maddesi uyarınca Birleşik Krallığın Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılışını ilan etmişti. May’in Muhafazakar Partisi, Brexit sürecinde AB’nin ortak pazarı ve gümrük birliğinden de ayrılmak istiyor.
Therese May bir sonraki seçimler 2020 yılında yapılacak olmasına rağmen yedi hafta önce erken seçim kararı almıştı. Bu kararı aldığında May’in seçimlerden güçlü bir şekilde çıkacağı tahmin ediliyordu. Ancak şu an May’in 11 aydır devam ettiği başbakanlık pozisyonu tehlikede görünüyor. Bu Muhafazakarların parlamentoda ki mutlak çoğunlukları kaybettikleri anlamına geliyor. Yorumculara göre ise bu İşçi Partisi için iyi Brexit içinse kötü bir haber.
Londra bu seçim sonuçlarına göre artık Brüksel’in sıkı pazarlık yapabileceği bir partner olmadığı için, hiç kimsenin çoğunluğu elde edemediği bir parlamentoda Brexit müzakerelerinin başarısızlık ihtimali daha da artacağı yönünde ki yorumları çok sık duyacağız gibi geliyor. İşçi Partisi de muhafazakarla birlikte hükümet kurmayacak olması. May’in azınlık hükümeti kurabileceği iki partinin de Brexit’e kesinlikle karşıdurması, Theresa May’in seçim süreci boyunca sık sık dile getirdiği ülkenin ihtiyacı olduğunu söylediği “istikrar” henüz ufukta bile görünmüş değil.
Evet İngiltere de yapılan seçimin kesin olmayan sonuçlarına göre bir partinin tek başına iktidar olması artık imkansız. Avrupa’nın diğer yakası AB tarafından çok yakından izlenen seçim sürecinin belirsizlikleri ortaya çıkarması bu tarafı oldukça memnun etmiş gözüküyor. Zayıf ve parlemanto desteği olmayan bir hükümetle masaya oturduklarında AB çok daha dik durabilecek. Almanya ve Fransa devlet yetkililerinden gelen ilk tepkiler ise Brexit sürecini planlanan tarihte başlamasından yana. “AB böyle bir fırsatı değerlendirmek istiyor” gibi düşünmek hiç de zor değil elbette.
